Malta Gezisi


6 Aylik Avrupa macerasinin sonuna dogru gelirken seyahat kisminin bittigini düşündüğüm an, tanistigim yeni bir yabanci grupla hic aklimda olmayan bir ulkeye, Maltaya dogru kendimi yollarda buluyorum...

Yola cikma karari verildikten hemen sonra basliyoruz ucuz uçak bilet bakmaya... Gerci zaman acisindan ortada pek alternatif yok, gidilecek tarihler belli 31 Ekim - 4 Kasim, gruptaki herkes için en uygun zaman bu... Bu sure Malta gibi kucuk bir ulke icin sanirim fazlasiyla yeterli olacak...


Biletler her zaman oldugu gibi Avrupa seyahatimizin resmi sponsoru Ryanair'den aliniyor. Merak edenler icin fiyatlar: Sicilyadan gidis-donus her sey dahil ortalama 40 euro civari...

Biletlerde alindiktan sonra geriye konaklama isi kaliyor. Daha once Avrupa'da, ulkeler arasi yaptigimiz seyahatlerde sehir ve ulke degisimlerini gece yaptigimizdan, konaklama isini ya yollarda ya da havalimanlarinda bir sekilde gerceklestirirken, Malta icin bunun imkansiz oldugunu anlayip mecburen otel icin ayarlamalar yapiyoruz... Hostel icin verilen miktar 4 gece icin toplamda 50 euro civari... Maltaya gelme planlari yapanlar icin hostel isimleri:

- Hostel Gozo - St Joseph Home Hostel (2 Gece)
- Nightcap Hostel (2 Gece)

31 Ekim günü sabahı tüm ayarlamalar yapıldıktan sonra saat 6 da yola çıkıyorum... Hedefte Palermo var, gruptaki diğer arkadaşlarla (Alicia-Spain,Orestes-Spain, Eléonor-France, Alexandra-France, Alex-France, Tobi-Germany, Hale-Turkey) orada buluşulacak ve Trapaniye, havalimanına gidilecek...

Mussomeli

Mussomeli, yani yaşadığım yerden günde sadece bir otobüs var, kaçırmam demek seyahatin iptali anlamına geliyor bu sebeple işi garantiye alıp, 10-15 dk erken çıkyorum. Sonuç 6.00 ta kalkması gereken otobüs, 5.45 te kalkıyor, kılpayı otobüsü yakalıyorum...

Otobüste benden başka sadece yaşlı bir amca var, benim orada olmama anlam veremiyormuş gibi sürekli beni gözlüyor... Otobüsü yakaladık rahatladık derken bu seferde her zamanki gitmesi gereken yoldan değilde apayrı bir yoldan gidiyor otobüs... Sicilya'nın dolambaçlı dağ yollarında bir o yana bir bu yana gidiyoruz... İnanılmaz bir sis var, yabancı olduğum bir yerde nereye gittiğimi bilmeden yol alıyorum... Bu duyguyu en son Hakkariden İrana geçerken yaşamıştım. Adama az biraz italyancamla Palermo otobüsü mü diye soruyorum ve aldığım cevapla rahatlıyorum, bu otobüs diğerinden farklı olarak direk olarak Palermoya gidiyormuş, anlmadığım nokta diğeriyle aynı sürede varıyor, italyanları anlamak mümkün değil...

Cammarata

Korku filmi gibi bir yolculuk yaparken, bir dağın tepesinde aniden duruyoruz, malum Sicilyadayız ne olacağı belli değilken yaşlı amcanın seyahatinin bu noktaya kadar olduğunu anlıyoruz... Dağın başında, inanılmaz bir manzarası olan evine doğru yol alıyor... Bende tek başıma yola devam ediyorum... Taki Camarataya varıncaya kadar... Burada birkaç daha yolcu aldıktan sonra durmaksızın Palermoya gidiyoruz.

Geçen pazar Sicilyada seçimler vardı, ortam hala gergin... Hakkını yedirmediği belli olan bayan yolcu başlıyor şoförle tartışmaya, öyle böyle değil, tam tamına 1 saat hiç durmaksızın birbirlerine saydırıyorlar... Şoför ha şimdi ha sonra kaza yapacak derken sağsalim Palermoya varıyoruz... Arkama bile bakmadan otobüsten atlayıp arkadaşların evine doğru gidiyorum...

Malta

Palermo her zamankinin aksine oldukça yağışlı, biran önce eve varmaya çalışıyorum... Herkes orada... Bronte'den Tobi, Alexandra ve Hale, Fransa'dan yeni gelen Alex ve Palermoda yaşayan Alicia, Ore, Elé...

Herkes hazır olduktan sonra Maltayı keşfetmek için yola koyuluyoruz... Palermo tren istasyonun yanındaki otobüs garından Trapani'ye giden otobüsü yakalamamız gerekiyoruz... Otobüs 11.30 de kalkıyor yaklaşık 2 saatlik bir yolculuk sonunda, sabah erken kalkmanın verdiği yorgunlukla büyük bir kısmı uyuyarak geçiyor, Trapaniye varıyoruz...

Blue Lagoon

Grupta Hale ve Ben dışında herkes Avrupa Birliği vatandaşı, Ryanairla yolculuk yapıyorsanız ve AB vatandaşı değilseniz biletinizi ofisten onaylatmanız gerekiyor, bu sebeple kontrolden geçmeden önce biletlerimizi onaylatıyoruz...

Artık her şey tamam kontrolden geçip uçakta yerimizi alıyoruz... Hayatımda yaptığım, belki de yapacağım en kısa yolculuk bu oluyor, kalkmamızla inmemiz arasında sadece 45 dk var...Malta Sicilyaya o kadar yakın... Ryanairda her zaman bir şeyler satma telaşında olan hostesler bu seferki zaman darlığından oldukça komik bir hal alıyorlar, hızlarını görmeniz lazım :))

Citadella

Malta Hakkında Kısa Bilgi



Malta, 3 büyük adadan oluşan bir devlet, bunlar Malta, Gozo ve Comino... Adada konuşulan dil genelde İngilizce olmak üzere Maltaca ve İngilizce... Trafik bize göre ters yönden akıyor... Para birimi olarak euro kullanılıyor... Gelirinin büyük bölümü turizm... Hemen hemen hiç evsiz yok, en azından ben görmedim...Çok fazla sayıda kilise var... İngilizler her şeye hakim konumda, bisküvilerin üzerinde bile Made in England yazıyor, restoran sahipleri ingiliz... Yaşam diğer Avrupa ülkelerine göre ucuz... Prizlerde sıkıntı yaşayabilirsiniz, dönüştürücü gerekiyor... Ulaşım rahat ve ucuz, adalar arası feribotlar kullanılıyor...


Uçak yolculuğunun ardından havalimanından çıktığımızda Malta garip havasıyla bize hoşgeldin diyor, Palermodan farklı bir havası var, sanki yüzünüze saç kurutma makinası tutuyorlarmış gibi hissediyorsunuz...

İlk gün için hedefimiz Gozo adası... Otobüs + Feribot kullanacağız... Havalimanın dışında yer alan makinalardan otobüs bileti almanız mümkün, aldığınız bu biletleri hem Maltada hem de Gozoda kullanabiliyorsunuz aklınızda bulunsun... Günlük 2,6 euro olan biletlerden alıp bizi Gozoya götürecek olan feribota binmek için limana doğru gidiyoruz... 45 dakikalık otobüs yolculuğunda ters yönden akan trafik kafamazı karıştırsada her yerde olduğu gibi burdada karşımıza çıkan Türk marketleri, kebapçıları espri konusu oluyor grupta... Yalnız adada beklediğimden daha az sayıda Türkle karşılarken çok fazla sayıda Fransız bulunmakta, İngilizleri belirtmeye zaten gerek yok...


Hava karardığında limana varıyoruz... Burda ilginç bir nokta var, feribotla Gozoya gidiş ücretsiz fakat dönüş paralı boşuna bilet almak için uğraşmayın... Bu olay aynı Mısırda develere binmenin bedava olup deveden indirmenin parayla olduğu gibi... :))

Citadella

 Adalar birbirine oldukça yakın, 20 dakika bile sürmeyen, yağmur altında geçen bi yolculuğun ardından Gozoya varıyoruz... Kalacağımız hostel yakın olduğu için yürüyerek yol alıyoruz, aynı zamanda Gozoyu da keşfediyoruz... Burası oldukça sakin bi ada... Tarih 31 Ekim yani Hallowen... Sokakların kalabalık, insanların parti yapıyor olmasını beklerken insana rastlamak bile büyük şans... Kimseler yok, ne açık bir bar, ne de bi şeyler yiyebileceğiz kafe... Bu şaşkınlığımızı üzerimizden atamadan daha büyük bir sürpriz bizi bekliyor...

Kalacağımız hostel tam Hallowen a göre... Sanki korku filmi seti... Resepsiyonist gizemli, hostelde bizden başka kimse yok... Burası eskiden yatılı okul gibi eğitim amaçlı kullanılan bir yermiş... Çok eski eşyalar, eski bir sallanan beşik, haçlar, Hz. İsa heykelleri... Hepsi büyülüyor... Grupta Hostelden en sona kimin sağlam çıkacağına dair tahminler yapılıyor...

Herkes odalarına yerleştikten sonra açık bir yer bulmak, adayı keşfetmek için Gozo sokaklarında dolaşıyoruz... Ama  Hallowen sebebiyle kostümleri içinde şeker toplamaya çıkmış çocukların dışında kimse yok... Bir yer bulamayacağımızı anlayıp dolunay manzarasının eşliğinde hafif yağmur altında park gibi bir yere oturup gecenin tadını çıkartıyoruz...

İkinci gün... İlk olarak hedefimizde Citadella var... Kale adaya hakim bir yere yapılmış, Gozo manzarasını burdan izleyebilir, bahar aylarında şanslıysanız yaklaşık 60 km uzaklıktaki Sicilya'yı görebilirsiniz. (Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemem, ordaki görevlinin söylediğini aktarıyorum...:)) Kaleye giriş ücretsiz ama eğer katedralini ziyaret etmek isterseniz belli bir ücret ödemeniz gerekiyor, Avrupada bu kadar kilise gördükten sonra burda para vermenin hiç bir anlamı olmayacağı için girmekten vazgeçiyoruz...

Citadella - Tuneller
Yalnız kalenin içinde yiyecek saklamak için yapılmış tünel ve mağaralar var, kesinlikle girmeden dönmeyen, ilginç bir yer, tavsiye ederim...


Kale gezintisinin ardından yürüyerek aşağıya, geleneksel Malta yiyecek ve hediyelik eşyalarının yer aldığı pazar yerine iniyoruz... Malta hediyelik eşya açısından oldukça uygun fakat Gozodon değilde Malta adasından almanız daha uygun olur, çok daha fazla çeşit var...

Hava Kasım ayına göre oldukça güzel, sanırım bu Maltanın bize hediyesi :)... Bu havada denize girmek isteyen grubun diğer üyeleri için vakit kaybetmeden, belkide Maltanın görülmesi gereken en güzel yeri olan Azure Window'a doğru yol alıyoruz...

Gozo'da otobüsle en uzak yere yolculuk yaklaşık yarım saat sürüyor, bu sebepe adayı gezmek kolay...

Azure Window
Azure Window gerçekten güzel bir yer, çok fazla da ziyaretçi çekiyor. Anlatmaya gerek yok fotoğraflar bence yeterli...


Azure Window'u da keşfettikten sonra güzel havadan faydalanmadan olmaz diyip denize girmek için hareket ediyoruz. Kumsal muhteşem, kum inanılmaz bir renkte, daha önce karşılaşmadığım bir görüntü ama aynı olumlu şeyleri deniz için söylemek maalesef mümkün değil... Oldukça pis, girmemizle çıkmamız bir oluyor, Çeşmedeki Ilıca plajını düşündükçe bizim yerlerimiz cennet...Denize girmek Comino birebir, özellikle Blue Lagoon...


Adanın bir o tarafına bir bu tarafına gidelim giderken akşam oluyor... Market bulup akşam için alışveriş yapıyoruz. Eğer Hostelde kalıyorsanız mutfağını kullanıp yemeğinizi kendiniz hazırlayabiliyorsunuz, ee bizimde Ore gibi İspanyol bir şefimiz olunca dışarda yemenin bir anlamı kalmıyor ve geceyi muhteşem bir ziyafetle geçirip yine kendimizi Gozo sokaklarına atıyoruz...

İlk karşılaştığımız manzara maalesef yine kendini tekrar ediyor, sokaklarda bizden başka kimse yok... Sonra öğreniyoruzki Gozoda hayat haftasonu başlıyormuş... Boş sokaklarda dolaşıp, hostele geri dönüyoruz...

Ggantija Temple

Üçüncü gün... Gozo'da son gün, son bir yeri "Ġgantija Temple" ı ziyaret edip, adaya hoşçakal diyeceğiz... Bu tapınak belki tarihi olarak önemli bir yer ama göze hitap etmiyor baştan belirteyim, anlamını, tarihini bilmeseniz önünden geçer ne olduğunu anlamazsınız ama o kadar çok anlatılmışki 5 euro gibi bir para verip ziyaret ediyoruz... Louvre Müzesi gibi bir yere 10 euro verdikten sonra böyle bir yere 5 euro vermek maalesef adama koyuyor :)... Bu arada eğer öğrenciyseniz 3,5 euro...

Ggantija Temple

Tapınağın önemine gelince 5500 yıllık bir geçmişe sahip, tarihin en eski tapınaklarından, şu anda Unesco korumasında ve bazı yerlerinde kazılar hala devam edıyor, gezebileceğiniz alanlar çok kısıtlı... Yarım saat dayanabildikten sonra kendimizi dışarı atıyoruz ve Cominoya gitmek için limana doğru yol alıyoruz...

Gozo'dan Comino'ya gitmek için tur satan küçük bot sahipleri var, onlarla anlaşıp ilk önce Cominoyu gezip sonra planınıza göre Gozo'ya ya da Maltaya dönebilirsiniz. Biz ilk önce Comino sonra Malta yaptık... Toplam ücret kişi başı 8 euro ayrıca buna bir kaç mağara turuda dahil...

Valetta

Comino adasında yaşayan yok desek sanırım yanlış olmaz çünkü söylenene göre adada yerleşik olarak bulunanların sayısı bir elin parmakları geçmiyor...Ama ada gerçekten güzel bir denize ve doğaya sahip, özellikle Blue Lagoon görülmesi gereken bir yer... Sabah erken saatte giderseniz, tur teknelerine yakalanmadan ada size aitmiş gibi dolaşabilir, denize rahatça girebilirsiniz ama öğleden sonra inanılmaz bir kalabalık oluyor aklınızda bulunsun...

Adada yaklaşık 3-4 saat kaldıktan sonra Alex'in Fransaya uçağının bulunması sebebiyle son olarak mağara turunuda yapıp Malta adasına geri dönüyoruz... En sonunda medeniyete ulaşıyoruz, haftasonunun etkisiyle ortam oldukça hareketli... Londrayı görmedim ama arkadaşlardan görenlerin söylediğine göre ufak Londra diyebilirmişiz Malta için...

Gozo

Alex ve Elé'ye veda edip kalacağımız Hostel'e doğru yol alıyoruz. Eğer geceleri sabahlara kadar eğlenecem, sabaha karşıda sadece uyumaya hostele gideceğim diyorsanız Nightcap tam size göre bir hostel... Gece hayatının kalbinin attığı yerde, sabaha kadar kendinizi barda bir koltukta uyuyor hissedebilirsiniz...

Malta gece hayatı oldukça canlı, İngilizlerin katkısı sanırım bunda büyük etken, Amsterdam'da görmediklerimi burda gördüm diyebilirim... Tamam biraz abartı oldu ama gerçekten canlı... İlk gece biraz mekanları dolaştıktan sonra bu kadar yeter diyip kalanını yarına saklıyoruz...

Dördüncü gün... Sabah erken saatte kahvaltı için sahibi bir İngiliz olan Andy's Dinner'a gidiyoruz, tüm gün kahvaltı servisi yapıyor, 5 euroya çok güzel kahvaltı çeşitleri var tavsiye ederim...

Valetta

Bugün planımızda başkent Valetta var... Valetta adı eğer merak ediyorsanız  Şovalye Saint Jean Parisot de la Valetta'dan geliyor...  Ve artık son gün, ertesi gün sabah 6.00 otobüsüyle havalimanına gidip Sicilya döneceğiz, bu sebeple hediyelik eşyalar alınacak, kalan yerler keşfedilecek... Vakti iyi değerlendirmek gerekiyor...

Otobüsle son durağa varıp orda indikten sonra şehri yürüyerek dolaşmaya karar veriyoruz. Şehirde sokaklarda kaybolarak dolaşmak, her sokakta yeni bir şey keşfetmek gerçekten güzel... Yapılar sizi etkiliyor ama en etkileyici olan sanırım surlar, gerçekten Maltalılar için gurur kaynağı...


Çok fazla bilgi sahibi olmadan, bol bol fotoğraf çekerek bir o yana bir bu yana dolaşıyoruz... Sahil kenarına çıktığımızda ise bizi "Üç Şehir" karşılıyor... Bu manzarayı bir süreyi izliyoruz... Hakkını vermek lazım yapılar iyi korunmuş ve etkileyici...

Başkent Valetta hediyelik eşyalar için tam bir cennet, çok fazla mağaza, içerisinde bir o kadar çeşitte ve uygun fiyatta hediyelikler bulunuyor... Valizinizi boş getirin derim :)...

Valettayı da tam anlamıyla olmasada noktalayıp, son gece için hostele dönüyoruz. Akşam mönüde Çin yemeği var, Malta'da Çin yemeği mi yenir demeyin çünkü burada her milletten insan var, bizde tercihimizi Çin mutfağından yapıyoruz... Yemekten sonra dünden yarım kalan Malta gecelerine dalıp geziyi noktalıyoruz...

Comino

Sabah erken saatlerde, yaklaşık 6.00 da bizi havalimanına götürecek olan otobüsü bekliyoruz, bilet bulma gibi bi sıkıntınız olmasın çünkü makinalardan almanız mümkün, ayrıca biletsiz otobüslere binmeyen kontroller sıkı...

20 gün sonra veda edeceğim Sicilya'ya doğru Ryanairle yol alıp Malta gezisini sonlandırıyoruz...

Malta'ya Dair Kısa Notlar:



Malta Haçı (Sekiz Köşeli Haç): Haç 4 kol ve 8 köşeden oluşuyor. Anlamı; 8 sayısı 8 dili temsil ederken, 4 sayısı Güç, Adalet, Soğukkanlılık ve Sebat(Kararından dönmeme, bir işi sonuna kadar sürdürme) anlamına geliyormuş.



Malta Bayrağı: Bayrakta kırmızı ve beyaz olmak üzere iki dikey şerit ve sol üst köşede Aziz George'u temsil eden kırmızı şerit ile çevrilmiş haç var.


Malta Şövalyeleri: Hospitalier Şövalyeleri olarakda anılan tarikat 11. yüzyılda kurulmuş. İsmi sonradan Rodos Şövalyeleri, en son olarakda Malta Şövalyeleri olmuş. Daha fazla bilgi için ne kadar doğru olacağı tartışmalı olan Wikipedia'ya bakabilirsiniz.

Maltaca dilinde bizim kullandığımız bazı kelimeler var, bunlardan en göze çarpanı...


1 yorum:

  1. Gozo adasındaki Xlendi Bay 'da (Silendi) özellikle yazın görülmesi ,plajında yüzülmesi gereken bir yer . Sahilinde güzel balık restoranları bulunuyor .

    YanıtlaSil

Bunlarda İlginizi Çekebilir!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...B