Persepolis - Taht-ı Cemşid


Şiraz'da bir bayram günü, sokaklar olabildiğince kalabalık, her yerde bir koşuşturmaca... Tipik bir Asya ülkesi keşmekeşi... Sokak satıcıları, bayram alışverişi yapma telaşındaki insanlar ve bu topluma yabancı olmayan 2 Türk...

Şiraz'ın Kalabalık Sokakları
İsfehan'dan yaklaşık 7 saatlik bir otobüs yolculuğuyla İran'ın güneyine Şiraz'a geliyoruz. Hedefimizde Persepolis var... İran'a gelmemize neden olan başlıca sebeplerden, görmeden dönmek yok...

Persepolis Genel Görünüş
İki üç kelime farsçamızla Şiraz'ın dolambaçlı sokaklarında bir o yana bir bu yana kaybolarak dolaşıyoruz. En büyük zevkte gezilerde bu aslında, bilmediğiniz bir yer, anlamadığınız bir dil amaç sadece yeni yerler keşfetmek... Bu sefer hedefimiz Persepolis'i keşfetmek...


İran tüm güzelliklerine rağmen bunları satmayı başaramamış bir ülke... Yeni yeni turizm olgusu gelişmekte, tarihini pazarlamayı yeni yeni öğrenmekteler...


Gezi kitaplarından öğrendiğimiz kadarıyla Persepolis'e gitmenin yolu otellerin sattığı paket turlardan geçiyor fakat gelgelim hangi otele gitsek olumsuz yanıtla karşılaşıyoruz... Her girdiğimiz otelden hayal kırıklığı ile çıkıyor, bir türlü Persepolis'e giden yolu bulamıyoruz... Günboyu bir o otele bir diğer otele girip çıktıktan sonra yorgunluk ve hayal kırıklığı ile otelimize dönmek zorunda kalıyoruz, elimizde sadece Şiraz'ın sokaklarında dolaşmanın tadı kalıyor..


Şiraz'da biraz daha kalmaya karar veriyoruz, Persepolis'i görmeden İran'dan ayrılmak yok... Sabah erkenden saat 6'da kalkıyoruz, hedefte otogar var, Persepolis'e giden yolu bir de orada arayacağız. İran'da arabası olan herkes taksici, bu sebeple yola çıkar çıkmaz hemen bir araba yanımıza yaklaşıyor, bunda bizim turist olduğumuzun apaçık belli olması büyük bir etken... Neyse adamla pazarlığımızı yapıp otogara varıyoruz...


Fakat aradığımız bileti otogarda da bulamıyoruz... Kime sorsak ya anlamıyorlar ya da olumsuz yanıt veriyorlar... Yorgunluktan mıdır nedir artık vazgeçmiş bir şekilde bir yere çöküyoruz... Kendi aramızda konuşurken yanımızdan geçen biri Persepolis kelimesini konuşmamızdan anlamış olacakki bizi oraya götürebileceğini teklif ediyor. Bunun bir mucize olduğuna inanıp pazarlık yapmadan adamın teklifini kabul ediyoruz...


Zaten pazarlık yapmamıza gerek yok, adamın teklif ettiği miktar gezi kitaplarında yazan miktarın çok altında, sadece 10 000 tümen... Bu fiyat 2 kişi için özel arabayla yaklaşık 1 saatlik bir yolculuk için...


Artık Persepolis'i keşfetme zamanı... Reza Sadeghi'nin müzikleri eşliğinde Şiraz'dan çıkıp Persepolis'e gidiyoruz... Yolda eski arabalar, farsça duvar yazıları, zamanda yolculuk yapıyoruz sanki...


Bir saat boyunca bizim birkaç kelime farsçamız, şöförümüzün birkaç kelime Türkçesiyle koyu bir sohbet ediyoruz... O bize İbrahim Tatlısesi biz ona Humeyniyi soruyoruz ve zaman su gibi akıp geçiyor... Nihayet Persepolis'e varıyoruz... Fakat daha önümüzde yürümemiz gereken uzun bir yol var...


Saat 8, güneş Persepolis'in üzerinde doğmuş o muhteşem manzara ile göz kamaştırıyor... Bu tarih öncesi eserin bugün ilk ziyaretçileri biziz... Sabah 8 de açılan Persepolis'de şu anda bizden başka kimse yok...


Persepolis kesin olmamakla beraber M.Ö. 521 yılında 1.Darius tarafından yapılmaya başlanmış ve yapımı yaklaşık olarak 150 yıl sürmüş. Şehir tüm ihtişamıyla varlığını sürdürürken Büyük İskender şehri ele geçirdikten sonra yıkmış. Ayrıca zerdüştlük dinini yasaklayan Büyük İskender, kitaplarıda yaktırmış. Bugün şehri ziyaret ettiğinizde bu yıkıma karşın Zerdüşlük dinine ait sembolleri görmeniz mümkün...


Şehre geldiğinizde sizi ilk olarak uzun bir yol karşılıyor. Bu yolu katettikten sonra iki yana doğru açılan devasa boyutlardaki merdivenlerden şehre giriyorsunuz.


Merdivenleri geçip şehre girdiktan sonra "Tüm Milletler Kapısı" karşınıza çıkıyor. Devasa boyutlardaki bu kapı 1. Xerkes zamanında yapılmış. 12 Milletten bahsedilirken, o zamanlarda bu topraklarda yeralmayan bizlerin bahsi geçmemektedir.


Dolaşmaya devam ettikçe günümüze ulaşabilmiş, en iyi korunan eserlerden olan şehre törenlere gelenlerin simgelendiği duvarlardaki rölyefler bizi oldukça büyülüyor. Bu rölyeflerde törene gelenlerin milletlerine göre kıyafetleri, krala getirdikleri hediyeler tek tek belirtilmiş...


Şehir ağır bir yıkım geçirdiği için maalesef sadece sarayların kalan temellerini görebiliyoruz. Şehirde yeralan eserler:

- Apadana Sarayı: Kral Darius'un halkı huzuruna kabul ettiği saray olan Apadana Sarayından günümüze maalesef sadece sütunlar kalmıştır. 

- Kışlık Saray: Yapımına Darius tarafından başlanmış ve Xerxes tarafından bitirilmiştir. Bu sarayın sütunları ahşap olarak yapılmıştır.

- 100 Sütunlu Saray: Şehirde günümüze kalan en büyük eser 100 Sütunlu Saraydır. Saraya giriş 2 boğa heykelinin arasından yapılırken kapının her iki tarafındada askerler beklermiş.

- Artaxerxes’in Mezarı: Şehrin en güzel görebileceği yerlerden birinde, tepede yeralan bu mezar oldukça iyi korunmuş durumdur. Mezarı içine girmek maaleseff mümkün değildir.

- Nakş-ı Rüstem: 4 büyük kralın mezarı yer almaktadır.




2 yorum:

  1. Mukemmel bir blog.Etkileyici tasvirler.dunyayi kesfe devam.....

    YanıtlaSil
  2. Bu heykelleri taşları yapmak çok uzun bir zaman alır

    YanıtlaSil

Bunlarda İlginizi Çekebilir!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...B